11 Mart 2015 Çarşamba

ŞİMDİ BANA İSMAİL OL DİYORSUN!



İsmail olmak kolay mı?

Hani bir Hz. İsmail olmak vardı şu dünyada. Muhabbet ve sadakati dolayısıyla ilahi emirlere teslim olabilmek vardı onun kadar…

Boynu kıldan ince olacak kadar sevmek vardı. Boyundan büyük kocaman yüreğe sahip olmak…

Fedakârlığın azametini görmek vardı ruhumuzun kuytularında. Tüm bu güzel, iltifata değer hasletleri teker teker barındırmak vardı mizacımızda.

En sevdiğinin en sevdiği olmak, hiç itiraz etmemek vardı hakkında verilen hükme. Laf söylememek, Müsamaha gösterip ram olmak vardı.

Ah Hz. İsmail ne güzel huyluydu. Hz. İsmail olmak vardı şu dünyada. Öylesine zordu imtihanı Hz. İsmail’in.

Onu asırlarca dillere pelesenk eden sebep güzel huylu olmasıydı kuşkusuz. Fedakârlığının, teslimiyetinin elbette takdire şayan bir tarafı vardı. Hz. İbrahim Hz. İsmailsiz düşünülemezdi.

Hani Peygamber Efendimiz (s.a.v) ‘’bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim diyordu’’ En güzel dost’tu Hz. İsmail… İsyana sürükletmeyen, pişmanlıklara boğmayan, yoldan izden saptırmayan bir masumluğu vardı. Kuşatıyordu çepeçevre sadakatiyle yürekleri. Su serpiyordu ateş düşmüş bağırlara.  

Dünya; kendi âleminde bir âlemle yaşayan, hadsiz insanlarla dolu şimdi… Herkes bir benlik derdinde… Bir İsmail’i (a.s) yok ki Hz. İbrahim (a.s) olsun insanlar. Hz. İbrahim (a.s) desen o da yoksun Hz. İsmail’inden şimdi. Bir yokluk döngüsünde arayışlarda geziyor âlem. Âlem kendi halinde, hal kendi âlemini aramakta...

Şimdi sen İbrahim olmaya gönül koymuşsun…

Vazgeçmeli diyorsun masivadan, dünyadan.

Vazgeçmeli kalbi işgal eden evlattan yardan…

Sevdiklerimiz de olsa, bağlandıklarımızın bağlarını çözelim diyorsun teker teker.

Fedakâr ol diyorsun! Ben İbrahim isem sen de İsmail’im ol diyorsun

Boynunu bıçağımın altına koy diyorsun;

Ama bu yola çıkarken bıçak keskin, bıçak yaralar biliyorsun!

Ama olmuşsan bir Hz. İsmail; orada durur âlem, sular durulur, ağaçların arasında gezinmez rüzgâr hırçınca. Sükûnet alır başını eser tatlı bir meltem gibi dimağlarda.

Boyun eğer tas, toprak, başlı başına nebatat!

Arıyor insan İbrahim-i bir sevda için Hz İsmail’i yalan yok!  Bir yolcu oluveriyor insan bu arayışında. Kendi benliğinde, kimliğinde yolları arşınlayan bir yolcu… Biliyorsun; HZ İsmail İçin İbrahim olmak, Hz İbrahim için İsmail olmak şart. Yollar uzun, yollar meşakkatli. Ey bu dünyayı bir han olarak gören yolcu! Elbet araya araya sende  bulursun Mevla’yı…
not; www.zuhurdergisi.com dergisinde yayınlanmıştır