YİNE GEL EYLÜL!
İste geldin eylül! Darmadağın saclarımızı rüzgârınla
toparlamaya geldin.
Enkaza dönmüş sinelerimizi tamir etmeye,
Çılgınlar gibi etrafa saçılan düşüncelerimizi süpürmeye
geldin.
Savrulmuşluğumuza son vermeye geldin
İste geldin eylül sana en ihtiyaç duyduğumuzda bulutlarınla
geldin.
Yokluğunda akıtamadığımız gözyaşlarımızı,
Bahanelerimizi sıralamadan yağmurunla akıtacağız simdi.
Apak edeceğiz yokluğunda kirlenen vicdanlarımızı.
Simdi geldin eylül ama kalmamacasın, büyük bir iz bırakarak geçiyorsun içimizin odalarından
Tozları tarumar olmuş yüreklerimizin pasını sile süpüre geçiyorsun
hem de yollarımızdan
İyi ki geldin eylül iyi ki geldin ki kelimeler can buldu
seninle
Cümlelere başladık kaldığımız yerden!
Eylül; senin diğer adın sonbahar olmalı
Senin diğer adın hüzün olmalı
Ya da senin diğer adın başlangıç olmalı.
Başlamalı sana her uğrayan en bastan hayata…
Ve biliyoruz gideceksin güçlü adımlarla geldiğin gibi
Gelmeni anladık, sevdik, bağrımıza bastık pamuktan daha
hafif bir rehavetle
Gelişinle hüznü selamladık yalan yok!
Gidişinle de elbet daha katran karası olacak hüzün
Ama hüzün bir emanetindir bize, hüzün bir yük değildir hüzünbazlara
Ve biliyoruz bu gidişte dönmemecesine değil
İste geldin Eylül sürurundan bir damla bal çalarak dimağımıza
El açtık semaya çaresiz ardın sıra
Gideceksen de ey
Eylül yine gel başka sonbahara…