AĞULU SARMAŞIKLAR MİSALİ YALNIZLIK...
Ağulu sarmaşıklar gibi zehirlidir yalnızlık…
Çepeçevre kuşatır çünkü dört bir taraftan tüm benliği.
Sarmaşıklar misali sıkar ve kırar tüm kemiklerini. Ne güç
bırakır ne takat bulaştığında.
Emer bir bit gibi tüm canını, kanını.
Teslimdir yalnızlar yalnızlığın ağusuna. Çünkü çivi ancak
çiviyi söker bilirler. Onlara neyin müstahak olduğunu bilirler. Bağışıklık
kazanır bedenleri. Zira tadı
damaklarında bir iz taşır çoğunun. Gecenin zifiri karanlığından daha koyu bir
karalıktadır yapraklarının rengi.
Ama…
Mavi bir gökyüzü kadar can alıcıdır rengi karasının. Bir
firuze taşı kadar şeffaf...
Ağuludur yalnızlık lakin Katiyen bir yük değildir biline
sırtlarda. Ne var ki sever yalnızlar bu zehri, sever ve kabullenir. Sever ve
kuşanır zırh olarak. Tıpkı bir âşık gibi Sever ve sahiplenir.
Böylece sıkı bir dostluk başlar aralarında ebediyen.
Kim bulamıştır bu zehri damaklara bilinmez ama kalıcı bir
ağudandır onun zehri.
Bir zehir ama panzehiri yine kendinden hazırlanan, yine
kendi zehriyle beslenen tüm zehirler gibidir onun da zehri.
Zehri yalnızlık olanın panzehiri yine yalnızlıktır.
Sonra…
Gecelerdir sığınak. Bilirim; Çoğu zaman acıların en
dindirebilir tarafı olmuştur geceler. Yalnızlığın ağusuna bulananlara kaçınmasız
tek şifadır.
Bir nağme söyler diller sonra. Bir alkış tutar yine
kendilerine. Zafer çığlıkları atarlar
tan yerinin ağarması ile. Bu savaşın galibi olurlar çünkü her seferinde.
Ve güne sağlam adımlarla olmasa da sağlammış gibi basarlar. Gizleseler
de bir ağu'nun müptelası olduklarını bu sır aşikâr eder kendini eninde sonunda
elbette. Hüzündür onların diğer bir belirtisi. Diğer bir belirtisi de gözyaşıdır.
En zayıf yerde tutar ve çeker yakasından onları. Kalabalıklar içinde savurur rüzgâr
misali oradan oraya. Nasıl bir fırtınanın içinde olduklarını anlamadan alay
eder rüzgâr onlarla. İncitir duygularını. Hassastır yaraları, kanar durur bir
iç kanama gibi. Sonra insafsız bir cerrah acımadan deşer yaralarını ve içte
kanayan yarayı dışa çıkarır.
Gündüzler bir örtü değildir geceler kadar. Yalnızın halinden
bilmeyenler dost değildir yıldızlar kadar. Çünkü yalnızlık aşina olmadıysa bir
kimseye merhamet nedir öğrenmemiş demektir. Sır ne demektir öğrenmemiştir. En
önemlisi de hüzün nedir öğrenmemiştir.
Ve sadık değillerdir hüznü bilmeyenler.
Hele sırdaş hiç değillerdir. Güçsüz anını bir kurt gibi
bekleşir dururlar sokak kapısının önünde. Ve saldırı verirler hiç umarsız.
Açlıktan salyalarını savururken geçiriverirler azı dişlerini. Zevk alırlar bu
kavgadan.
Her zaman böyledir bu denge. Ama değişmelidir artık bu düzen! Yoksa Güçsüz
olan yine güçlüye yenik düşecektir çaresizlik içinde. Sesler yükselmelidir dahi
göklere çıkmalıdır cılızlaşmadan. Alabildiğine gür, alabildiğine güçlü
olmalıdır.
Yanılgı o dur ki yalnızlık bir başkadır yine de. Topyekûn
güçsüzlüğü ifade etmez. Yarımdır zafiyeti, yarımdır, hüznü. Bilakis güç verir
kimi zaman kişiye. Karşıdan yalnızlığın ağusuna yenik düşüyormuş gibi gelse de
bedenler, dedim ya çivi çiviyi söker diye. Bir yanılgıya sürükler karşıdan
bakanları. Aslında zehir zannedilen panzehiri olabilir. Acı zannedilene aşk
duyulabilir…
Sizce hangisi daha bedbaht durumdadır sahi?
Kim daha acınası hale düşmüştür. Zayıf olan mı? Yoksa zayıf
birini avına düşürmek için saatleri günleri sayan mı? Kim daha çok düşman
sayılır? Kendini yalnızlığın ağusuna tatlı bir bala parmak çalar gibi zevkle
çalan mı? Yoksa zayıfı sinsice ve kurnazca hiçbir savaş kuralına uymadan
hazırlıksız avlayan mı?
Hangi suç affedilir?
Hangisi hangisinden hafif addedilebilir. Hangisinin uğradığı
vicdan zafiyeti daha ağır gelir kurulacak olan terazinin keselerine?
Cevaplar iki elin parmağını aşacak kadar çoktur. Zira
herkesin kendine göre vardır bir cevabı. Yek değildir hiçbir cevap. Herkesin
cevabı kendine özel ve kendine evrenseldir mutlaka. Görecelidir zevkler gibi.
Tartışılmaz mı o ayrı bir konudur ama. Herkes kendi cevabını kendi vicdanına
verirse bu bir bakıma yatıştırıcı olur. Vicdan en büyük yargıcıdır insanın.
Vicdan en iyi hâkimidir de avukatıdır da. Sesi bir yükseldi mi boynu kıldan
ince olur kişinin. Her kese, her şeye verecek bahane bulurda vicdana verecek
cevapları azdır çoğunun.
Dedim ya ve diyeceğim yine o dur. Yalnızlık ağuludur. Ve
düşman kol gezer zayıfın etrafında. Ama mutludur yalnızlar. Ama düşman! Aman
düşman!
Düşmesin bu yanılgıya çünkü bu Ağu yataklara değil ayağa
kaldırır. Bilmiş ola ve gardını ala!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder