19 Nisan 2012 Perşembe

AĞULUDUR YALNIZLIK...


AĞULU SARMAŞIKLAR MİSALİ YALNIZLIK...

Yalnızlığın acısını tadanlar bilir; ağuludur, ağudandır,
Ağulu sarmaşıklar gibi zehirlidir yalnızlık…  
Çepeçevre kuşatır çünkü dört bir taraftan tüm benliği.
Sarmaşıklar misali sıkar ve kırar tüm kemiklerini. Ne güç bırakır ne takat bulaştığında.
Emer bir bit gibi tüm canını, kanını.
Teslimdir yalnızlar yalnızlığın ağusuna. Çünkü çivi ancak çiviyi söker bilirler. Onlara neyin müstahak olduğunu bilirler. Bağışıklık kazanır bedenleri.  Zira tadı damaklarında bir iz taşır çoğunun. Gecenin zifiri karanlığından daha koyu bir karalıktadır yapraklarının rengi.
Ama…
Mavi bir gökyüzü kadar can alıcıdır rengi karasının. Bir firuze taşı kadar şeffaf...
Ağuludur yalnızlık lakin Katiyen bir yük değildir biline sırtlarda. Ne var ki sever yalnızlar bu zehri, sever ve kabullenir. Sever ve kuşanır zırh olarak. Tıpkı bir âşık gibi Sever ve sahiplenir.
Böylece sıkı bir dostluk başlar aralarında ebediyen.
Kim bulamıştır bu zehri damaklara bilinmez ama kalıcı bir ağudandır onun zehri.
Bir zehir ama panzehiri yine kendinden hazırlanan, yine kendi zehriyle beslenen tüm zehirler gibidir onun da zehri.
Zehri yalnızlık olanın panzehiri yine yalnızlıktır.
Sonra…
Gecelerdir sığınak. Bilirim; Çoğu zaman acıların en dindirebilir tarafı olmuştur geceler. Yalnızlığın ağusuna bulananlara kaçınmasız tek şifadır.
Bir nağme söyler diller sonra. Bir alkış tutar yine kendilerine.  Zafer çığlıkları atarlar tan yerinin ağarması ile. Bu savaşın galibi olurlar çünkü her seferinde.
Ve güne sağlam adımlarla olmasa da sağlammış gibi basarlar. Gizleseler de bir ağu'nun müptelası olduklarını bu sır aşikâr eder kendini eninde sonunda elbette. Hüzündür onların diğer bir belirtisi. Diğer bir belirtisi de gözyaşıdır. En zayıf yerde tutar ve çeker yakasından onları. Kalabalıklar içinde savurur rüzgâr misali oradan oraya. Nasıl bir fırtınanın içinde olduklarını anlamadan alay eder rüzgâr onlarla. İncitir duygularını. Hassastır yaraları, kanar durur bir iç kanama gibi. Sonra insafsız bir cerrah acımadan deşer yaralarını ve içte kanayan yarayı dışa çıkarır.
Gündüzler bir örtü değildir geceler kadar. Yalnızın halinden bilmeyenler dost değildir yıldızlar kadar. Çünkü yalnızlık aşina olmadıysa bir kimseye merhamet nedir öğrenmemiş demektir. Sır ne demektir öğrenmemiştir. En önemlisi de hüzün nedir öğrenmemiştir.
Ve sadık değillerdir hüznü bilmeyenler.
Hele sırdaş hiç değillerdir. Güçsüz anını bir kurt gibi bekleşir dururlar sokak kapısının önünde. Ve saldırı verirler hiç umarsız. Açlıktan salyalarını savururken geçiriverirler azı dişlerini. Zevk alırlar bu kavgadan.
Her zaman böyledir bu denge.  Ama değişmelidir artık bu düzen! Yoksa Güçsüz olan yine güçlüye yenik düşecektir çaresizlik içinde. Sesler yükselmelidir dahi göklere çıkmalıdır cılızlaşmadan. Alabildiğine gür, alabildiğine güçlü olmalıdır.
Yanılgı o dur ki yalnızlık bir başkadır yine de. Topyekûn güçsüzlüğü ifade etmez. Yarımdır zafiyeti, yarımdır, hüznü. Bilakis güç verir kimi zaman kişiye. Karşıdan yalnızlığın ağusuna yenik düşüyormuş gibi gelse de bedenler, dedim ya çivi çiviyi söker diye. Bir yanılgıya sürükler karşıdan bakanları. Aslında zehir zannedilen panzehiri olabilir. Acı zannedilene aşk duyulabilir…
Sizce hangisi daha bedbaht durumdadır sahi?
Kim daha acınası hale düşmüştür. Zayıf olan mı? Yoksa zayıf birini avına düşürmek için saatleri günleri sayan mı? Kim daha çok düşman sayılır? Kendini yalnızlığın ağusuna tatlı bir bala parmak çalar gibi zevkle çalan mı? Yoksa zayıfı sinsice ve kurnazca hiçbir savaş kuralına uymadan hazırlıksız avlayan mı?
Hangi suç affedilir?
Hangisi hangisinden hafif addedilebilir. Hangisinin uğradığı vicdan zafiyeti daha ağır gelir kurulacak olan terazinin keselerine?
Cevaplar iki elin parmağını aşacak kadar çoktur. Zira herkesin kendine göre vardır bir cevabı. Yek değildir hiçbir cevap. Herkesin cevabı kendine özel ve kendine evrenseldir mutlaka. Görecelidir zevkler gibi. Tartışılmaz mı o ayrı bir konudur ama. Herkes kendi cevabını kendi vicdanına verirse bu bir bakıma yatıştırıcı olur. Vicdan en büyük yargıcıdır insanın. Vicdan en iyi hâkimidir de avukatıdır da. Sesi bir yükseldi mi boynu kıldan ince olur kişinin. Her kese, her şeye verecek bahane bulurda vicdana verecek cevapları azdır çoğunun.
Dedim ya ve diyeceğim yine o dur. Yalnızlık ağuludur. Ve düşman kol gezer zayıfın etrafında. Ama mutludur yalnızlar. Ama düşman! Aman düşman!
Düşmesin bu yanılgıya çünkü bu Ağu yataklara değil ayağa kaldırır. Bilmiş ola ve gardını ala!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder