14 Ekim 2013 Pazartesi

KURBAN ETMEDEN ÖNCE ATEŞLERDE YANAN İBRAHİM OLMALI!


Bir çocuk… Kendinden emin; Kalbi mutmain… Allah (c.c) verdiyse bu emri bana itaat düşer diyor. Bir çocuk; kendi küçük ama yüreği büyük… İmanı arşı alaya yükselmiş. Teslimiyeti ondan sonra gelecek olan tüm çocuklara örnek bir çocuk; Hz. İsmail…
Halil’im (dostum) iltifatına mazhar olmuş bir baba. Peygamberlerin babası, teslimiyeti şeytanı kahretmiş yüce yürekli Hz. İsmail’in babası. Rüyasında üç kez üst üste oğlunu boğduğunu görüyor. Büyük bir sınav verecek şimdi. Dostluğunu bir kez daha gösterecek Rabbine karşı. Ateşlere atılırken biran bile olsun ümitsizliğe düşmemiş, gelen yardımlardan aman dilememiş, yalnızca Allah’a yönelmiş ve ‘’Allah bana yetişir. O ne iyi bir vekildir!’’ diyen Halil; Hz İbrahim…
Firavun’un azatlı cariyesi, Sere’nin azatlı kölesi… Adı tarihe yazılmış, tüm annelerin yüzünün akı, ıssız bir vadiye bırakıldığında beyi Hz. İbrahim’e ‘’bizi buraya bırakmanı Allah (c.c) mı istedi’’ diye sormuş evet cevabını alınca ‘’Öyle ise Rabbim bizi korur zayi etmez’’ diyerek Rabbine teslimiyetini ispatlamış bir anne. Hz. İbrahim’in itaatkâr hanımı Hz. Hacer…
Rivayet edildiğine göre günlerden bir gün Hz. İbrahim ‘’Allah, bana bir oğul verirse, onu kurban edeceğim!’ der. Ve bu sebeple imtihana tabi tutulur.  Günü ve saati gelince Biricik oğlu İsmail’i kurban edecektir. Üç gün üst üste aynı rüyayı görür. Bu hadise Es saffat suresi 102. ayetinde şöyle buyrulur;
‘’Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince (babası) : <<yavrucuğum, rü’yada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün ne dersin?>> dedi. O da cevaben; <<Babacığım, sen emrolunduğun şeyi yap! İnşallah beni sabredenlerden bulursun>> dedi.’’
İbrahim aleyhisselam Rabbinden gelen ilahi emir üzerine hanımı Hacer validemize, oğlu İsmail’i yıkamasını ve güzel kokular sürmesini; O’nu bir dostuna götüreceğini söyledi. Hz İsmail’e de yanına bir ip ve bıçak almasını tembih etti ve:
‘’Oğlum Allah rızası için kurban keseceğim!’’ dedi
Ve insanlığın yoldan çıkarıcısı şeytan bu fırsatı kaçırır mı? Hemen soluğu annelerin en hayırlısı Hacer validemizin yanında aldı. Bir bir ekecekti kalbine evham tohumlarını. Planını örecekti ve böylelikle gözden düşürecekti.
Şeytan:
‘’İbrahim oğlunu nereye götürüyor biliyor musun?’’ dedi
O’da: ‘’dostuna götürüyor’’ cevabını verdi
Şeytan: ‘’ hayır, kesmeye götürüyor’’ dedi
Hacer validemiz:  ‘’ O oğlunu çok sever!’’ diye mukabele etti.
Şeytan devam etti, gayret etti şaşırtmak için:
‘’Allah emrettiği için boğazlayacakmış!’’ deyince Hacer validemiz:
‘’ eğer Allah-celle celalühü- emretti ise güzel bir şeydir. Tevekkül ederiz’’ dedi.
Evham tohumu ekmek işine yaramamıştı şeytanın. Bir yanda Hz. İbrahim’e sonsuz güvenen bir zevce, diğer yanda rabbine tevekküllü bir kul…
Boş durmadı şeytan. Yenilgiyi hazmedemedi, davasından da vazgeçmedi. Soluğu İsmail aleyhisselam’ın yanında aldı. Bu seferki niyeti yaşı küçük olan bu çocuğa vesvese vermekti. Belki ağlar sızları da babasını bu işten caydırırdı. Gözden düşerdi O’ da.
Şeytan:
‘Baban seni nereye götürüyor biliyor musun?’’ dedi
İsmail aleyhissalem;
‘’Dostuna ziyarete’’ dedi.
‘’hayır, seni kesmeye götürüyor. Rabbinin kendisine böyle emrettiğini zannediyor!’’ dedi.

Bunun üzerine hazreti İsmail:
‘’O emretmiş ise bunu seve seve yerine getiririz! Diyerek şeytanı kovar ve onu taşlar.
Kandıramamıştı Hz. İsmail’i. Hz. İbrahim’e döndü:
‘’ ey ihtiyar! Oğlunu nereye götürüyorsun? Şeytan seni kandırmış! O rüyalar şeytanidir’’ dedi.
İbrahim aleyhisselam: ‘’ sen şeytansın hemen yanımızdan uzaklaş’’ dedi eline yedişer tane taş aldı ve şeytanı üç ayrı yerde taşladı. İşte hacda kıyamete kadar devam edecek olan şeytan taşlama bu şekilde başladı.
Merhametli bir anne teslim olmuş, küçük bir çocuk olacak olana rıza göstermiş ve tek erkek evladı olan baba emre itaat göstermişti. Kurban edeceği vakit bıçak kesmemişti O mübarek oğul’u. İne Tekrar denemişti babası ve tekrar kesmemişti bıçak boynunu. Nefesler tutulmuştu. Yerdekiler kadar semada olacakları seyreden meleklerde hayretle izliyorlardı iki peygamberi. Bu hadise kur-an’ı kerimde şöyle anlatılır: 
‘’Her ikisi de teslim olup, (İbrahim) onu alnı üzerine yatırınca: <<Ey İbrahim rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu gerçekten çok ağır bir imtihandır>> diye seslendik’’ (as-Saffat, 103-106)
‘’biz oğluna bedel O’na büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında O’na (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e selam dedik. İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü O, bizim mü’min kullarımızdandı.’’ ( es-Saffat, 107-111)
Hâsılı kelam şimdi bir kurban sınavından da biz geçmekteyiz. Yine bir kurban bayramına daha girmekteyiz İslam âlemi olarak.  Ama ne var ki televizyonlardaki görüntüler içler acısı. Kurban edilecek hayvanları can telaşı sarmış. Can havliyle kaçışıyorlar oradan oraya. Aslında bu yeni değil bilakis yıllardır aynı kurban faslını izliyoruz. Kurbanlar Hz. İsmail gibi teslimiyette değil ne yazık ki! Ne yazık ki bizde de Hz. İbrahim şuuru yok demek ki. Yukarıda anlatıldığı üzere Hz. İbrahim kurban edeceği oğlunu o teslimiyet kıvamına getirmeden önce kendisi kurban kıvamına gelmişti. Ateşlere atılırken vermişti asıl sınavını. O halde biz de sonraki kurban bayramlarında aynı görüntüleri görmek istemiyorsak öncesine Hz. İbrahim olma yolunda ilerlemeliyiz demektir. Yoksa bir dizi önlem alınsa da kar etmeyecek. Çünkü biz dize gelmedikçe unutmayalım ki; dize gelmeyecek kurban edeceğimiz…