5 Eylül 2012 Çarşamba

MELAL MEVSİMİ SONBAHAR


Sözler yarım kaldı sonbahar uğrayalı bu diyara
Yağmurlar gözlerime yağdı
Rüzgârlar ruhumda esti
Sarardı tüm yaprakları yürek ağaçlarımın
Hışırtıları sardı yaprakların tüm benliğimi
Boğazımda düğümlendi kelimelerim.
Sonbahar uğrayalı bu diyara
Neler olmadı, neler değişmedi ki?
Sen yoksun...
Sonbahar var
Yokluk var
Yalnızlık boğazıma kadar çöreklendi
Oysa her şey var da
Tek eksik sen kaldın
Isınmak kaldı sevginle
Mevsimin soldurduğu yaprakların üstünde
Koşmak kaldı.
Şiirlerin boynu bükük şimdi
Hele martıları sorma
Hüzün batağındalar şimdilerde
Sesleri feryat olmuş semalarda
Kız kulesi desen o da yapayalnız üşümekte
Bir kız var şimdi galata kulesinde
Sonbaharı izleyen
Hazanı içine sindiren
Sessiz, suskun bir kız var şimdi ardında kalmış
Ah sonbahar ah...
Geldin de yürek kapımı bir alacaklı gibi çaldın.
Bende bir suçlu gibi büktüm boynumu
Ram ettim kendimi senin matemine
İlla bir ortak ararsın kendi yasına
İlla birini yakarsın ya kor ateşinde
Yandım bende kaçınılmaz
Sen uğrayalı bu diyara
Kelimeler dizildi boğazıma
Ta içerime çöreklendi sorma...

4 Eylül 2012 Salı

KAÇIŞ...



Bir gitmek vurursa sahiline hiç durma

Sen de git gidebildiğin yere kadar...

Sığamadıysan ne bir mekâna ne bir gönle,

Yollara düş düşebildiğin kadar.

YAŞAMAK GÜZELDİR...




Her yeni başlayan aşk Hazirana benzer.
Haziran kadar yeni ve tazedir.
Güven verir.
Yakmaz.
Acıtmaz.
Ama... 
Yanıltıcıdır her fani aşk gibi Haziranda.
Gelip geçicidir.
Gün olur Eylül vurur mutlaka sahiline.
Her biten aşk da Eylül gibidir.
Hazindir, hüsrandır, melaldir.
Yine de  bir Aşk uğrarsa Haziran gibi sahiline
Korkma aç kapılarını
Çünkü; Eylüle rağmen
Yaşamak güzeldir, en az Haziran kadar Aşkı...

3 Eylül 2012 Pazartesi

HAZİRAN


Güvenmiştim sana Haziran.
Güneşin öyle sıcak doğmuştu ki perdemin arasından yüzüme doğru.
Öyle ısıtmıştı ki geçmişten arta kalan soğukluğumu…
Ilık ılık öyle sevmişti ki yüzümün çehrelerini.
Hiç tenimi yakmıyordu sıcaklığın. Bir tek sen, bir tek sen yetiyordun bana. 
Ne güzeldin Haziran! Hele; uzun bir kışın ardından gelişin ve doğuşun pencereme...
Sen gelmiştin usulca;
Ben de sorgusuz sualsiz buyur etmiştim sıcaklığını odamın içine, yüreğimin içine.
O kadar ki gözlerime bir fer bir ışık olmuştun.
Sıcaktın hem de sıcacık. Hoş gelmiştin sefa getirmiştin tüm benliğime.
Hep var olacağını zannetmiştim o an.
Hiç gitmeyecektin benden.
Hep ısıtacaktın en ücralarını ruhumun. Ilık bir serinlik olacaktın; hep.
“Hep ve hiç” kelimelerinin zirvesindeydi tüm benliğim gelişinle.
Hep var olacaktın ve hiç gitmeyecektin.
Günlerin, haftaların, ayların geçici olduğunu unutmuşum Haziran.
Dalmışım bir anlık gaflete. Sımsıkı bağlamıştım o yüzden ipimi senin ipine.
Sana çok güvenmiştim Haziran…
Hani sen tüm aylara inat doğmuştun pencereme. Hani aç tüm perdeleri kaldır aramızdan demiştin.
Çok emindin ya kendinden; hiç gitmeyecektin?
Sonra…
Bir sabah uyandığımda bulmadım seni yastığımın başucunda.
Senin yerine bir temmuz vurdu kirpiklerime.
Ama yakıcı…
Ama sıkıcı bir hararetle sardı kollarımı.
Ah Haziran onu da sevdim senden bir parça taşıdığı için, sana yakın olduğun için. Sonra... 
Ağustosa uğradı zaman. Ben onu da sevdim senden diye.
Ama farkında mıydın bilmem benden gittikçe uzaklaştığının?
Benden kaçtığının?
Tırnağın bile olamazdı ağustos.
Ama razıydım senden gelene yine de.
Boynumu bükmüştüm, kabullenmiştim...
Seni anımsatıyordu çehresi yinede.
Ah Haziran sana çok güvenmiştim.
Şimdi ne oldu da eylüle verdin kendini.
Senden bir iz yok ki eylülde.
Senin yaşattığın; eylülün elinde soluyor şimdi.
Ben; soluyorum şimdi.
Eylül de senden bir hatıra yok şimdi.
Gidişinin ardından bir soluk sonbahar var şimdi çehrelerde.
Gelip Geçenlerden miydin sende? Bir ateş çakıp kaçanlardan mıydın?
Bu yanılgıya nereden düşmüştüm?
Kalıcı kelimesi vardı da lisanlarda hale yansımamıştı...
Yoktu ve bir gafletle inanmıştım baki olduğuna.
Şimdi sonbahara merhaba demek acıtıyor içimi senden sonra.
Bir daha ısınmak için ılık Sıcaklığında kaç zaman beklemem gerekiyor kim bilir?  
Şimdi beklemek mi düşüyor payıma?
Beklerim Haziran, beklerim elbet gelmeni.
Ama korkum gelmemen değil.
Korkum;
Sen yine vurduğunda ılıklığınla pencereme ve geldiğinde bana;
Ya ben olmazsam Haziran..?